Mustafa Kemal Yılmazhoşgeldiniz
Kişisel web sayfasına hoşgeldiniz

Kuala Lumpur – Uzakdoğu Egzotizminin Modern Yüzü

Son yıllarda sık sık Türkiye’nin Malezya’ya benzeyip benzemeyeceği konusu tartışıla dursun, Uzakdoğunun çokça merak edilen bu ülkesinde bir eğitim programına katılma fırsatı ortaya çıktığında hiç tereddüt etmeden kabul ettim. Seyahat edeceğimiz tarihte Kuala Lumpur’a direkt uçuş bulamadığımız için yolculuğumuzu Katar Havayolları ile Doha aktarmalı yapacağız. Saat 14:30’da havalanan uçağımız 3.5 saat sonra Doha Havaalanına doğru inişe geçiyor. Gökyüzü müthiş bir toz bulutu ile kaplı. Hava nemli ve sıcaklık 39 derece. Terminalden içeri kendimizi zor atıyoruz. Doha’daki 2 saatlik bekleyişin ardından, saat 20:30’da Airbus tipi uçağımız Malezya’ya gitmek üzere havalanıyor. Katar Havayollarında hizmet veren hosteslerin çoğu ya Avrupalı ya da Uzakdoğulu. Gecenin karanlığında Asya’nın bir tarafından başka bir tarafına, yarı uyur yarı uyanık yaptığımız 8 saatlik yolculuk yerel saatle sabah 9:00’da sona eriyor. Türkiye ile Malezya arasında 5 saat fark var. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra, raylı sistemle valizlerin olduğu yere intikal ediyoruz.

Havalimanından şehir merkezine ulaşımda en uygun araç taksi. Diğer alternatif ise treni kullanmak ve sonrasında taksi ile otele gitmek. Havalimanı ile şehir merkezi arası 50 km. Trafik yoksa 1 saat sürüyor ve 75-80 Ringit (1$= 3.5 Ringit) tutuyor. Ülkede trafik İngiltere’de olduğu gibi soldan akıyor. Trafikteki İngiliz etkisi hayatın akışı içinde de kendini gösteriyor. Konaklayacağımız yer, şehrin en hareketli caddelerinden biri olan Jalan Sultan Ismail üzerindeki Park Royal Hotel. Otelin çevresi gece gündüz hareketli. Çevrede çok sayıda lüks otel ((Marriot, Crown Plaza gibi), alışveriş merkezi ve lokanta var.

Batu Mağaraları ve Menara Kuala Lumpur

Otele yerleşir yerleşmez, jetlag etkisine aldırış etmeden kendimizi Kuala Lumpur caddelerine atıyoruz. Rotamızdaki ilk yer, şehir merkezine 13 km uzaklıktaki Batu Mağaraları. Şehrin kuzeyinde, Salamon bölgesinde bulunan mağaraya taksi ile 60 Ringite gidiyoruz. Bu ücrete bekleme süresi de dahil. Batu Mağaraları, Hinduların tapınak olarak kullandıkları kutsal bir mekan. 1891 yılında açığa çıkarılmış. Mağaralara çıkışta sizi, Hinduların kutsal tanrısı Muruga’nın sarı renkli pirinçten yapılmış heykeli karşılıyor. 272 basamak çıkılarak ulaşılan 43 metre yükseklikteki tapınağın her basamağına bir numara verilmiş. Mağaralara ulaşmak için kan ter içinde tırmanırken, bir yandan da üzerimize atlamaya hazır vaziyette trabzan ve elektrik direklerinde cirit atan maymunları tedirgin bakışlarla izliyoruz.

Nihayet 272. basamağı da çıkıp derin bir nefes aldıktan sonra, mağaraları geziyoruz. Tapınakların çevresi temiz değil. Sağda solda cirit atan maymunlar da cabası. Burada fazla oyalanmadan merdivenleri gerisin geri inerek aşağıda bulunan tapınakları geziyoruz. Tapınakların giriş kısmındaki merdivenlerin başında ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekiyor. Cumartesi ve Pazar günleri Hindular için kutsal. Bu Cumartesi, bayram niteliğinde özel bir gün olduğu için, kovalara su, sabun ve deterjan doldurarak, boyunlarına çiçekten kolyeler asılmış tanrı heykellerinin bulunduğu yerler özenle temizleniyor. Ziyaretçiler, tanrı heykellerinin önünde saygıyla eğiliyor ve çevresini tavaf ediyorlar. Yarı bellerine kadar çıplak ve alınlarında diklemesine kırmızı çizgiler bulunan tapınak görevlileri, ziyaretçiler için hazırlanan çiçekleri tanrılara sunuyorlar. İbadetini tamamlayanlara içmeleri için “hayat suyu” veriliyor ve tütsü üfletiliyor.

Batu Mağaralarını gezdikten sonra taksi ile Menara Kuala Lumpur’a geçiyoruz. “Menara” Türkçe’de “minare” demek. 421 metre yüksekliğindeki bu kule, şehrin dört bir tarafını 360 derece açı ile rahatlıkla görebileceğiniz bir yer. Kuala Lumpur, meşhur Petronas İkiz Kuleleri dışında da çok sayıda gökdelenin arz-ı endam ettiği bir megapol. Tepeye çıktığınızda, camlı bölmenin arkasından şehri çepeçevre kuşatan bu gökdelenleri görebiliyorsunuz. Kulenin gece ışıklandırılmış görüntüsü ise muhteşem.

Özgürlük Meydanı, Kuşlar ve Kelebekler Bahçesi

Menara KL’dan sonra şehrin kalbi kabul edilen Özgürlük (Merdeka) Meydanı’na geçiyoruz. Ülke 1957 yılında İngiliz hegemonyasından kurtulduktan sonra bu meydan özgürlük kutlamalarının merkezi olmuş. Meydan ana baba günü. Her tarafta bir etkinlik göze çarpıyor. Meydanın karşı tarafında, 18. Yüzyıldan kalma, dış cephesinde pembe-beyaz renklerin hakim olduğu Abdul Samed Binası dikkat çekiyor. Meydanın arka tarafında Ulusal Camii yer alıyor. 1965 yılında modern tarzda yapılmış olan caminin şemsiye biçimindeki mavi renkli çatısı dikkat çekici. Avlusunda sık aralıklarla dizilmiş kolonların bulunduğu caminin içi ise son derece sade. Caminin karşısında otel (Heritage Hotel) olarak kullanılan, çifte kulesi ile ihtişamını hala koruyan eski tren garı yer alıyor.

Ulusal Cami’den yukarı doğru devam edildiğinde İslam Sanatları Müzesi’ne geliyoruz. Müzede; Tac Mahal’den Kabe’ye birçok mabedin maketi, el yazması Kuran-ı Kerimler, sırma işlemeli kaftanlar, takılar ve mücevherler var. Müzenin 500 metre ilerisinde, dünyanın en büyük açık alan Kuş Bahçesi yer alıyor. Bahçeye giden yolda elektrik direklerine tırmanmış maymunlar şebeklik yapmakta. Etraf palmiye ağaçları ile çevrili olduğu için hangi ağacın üstünden maymun çıkacağı belli değil. Bahçede farklı tür ve renkte kuşlar (özellikle de nesli tükenen tropik kuşlar) var. Her gün 9:00-20:00 saatleri arasında gezilebiliyor. Kuşların kaçmaması için bahçenin üzerine yüksek bir ağ gerilmiş. Kuş Bahçesi’nin hemen yanında Orkide Bahçesi, biraz ilerisinde ise Kelebekler Bahçesi var. Tam bir botanik park havasında olan ve üst tarafına ağ gerilmiş bulunan bahçede binbir renk ve desende kelebekler uçuşuyor.

Yarım günde bu kadar çok yeri gezdikten sonra otele geri dönüp bir duş alıyor ve sadece Cumartesi günleri açık olan Chow Kit Market’e gitmek üzere taksi bekliyoruz. Taksicilerin çoğu Chow Kit ismini duyunca yüzlerini buruşturuyor ve gitmek istemiyor. Bir iki denemeden sonra nihayet bizi oraya götürecek bir taksi buluyoruz. Pazara vardığımızda taksicilerin neden burun kıvırdığını anlıyoruz. Burası, Malayların tezgah açtığı basit bir pazar yeri. Satılan mallar kalitesiz ve çevre temiz değil.

Günü, Cumartesi geceleri şehrin en hareketli yerlerinden biri olan Bukit Bintang Caddesi’nde noktalayacağız. Bu cadde, her tip ve meşrepten insanın buluşma mekanı. Cadde üzerinde bir kafeye oturup yarım saat gelen geçeni seyrettiğinizde ne demek istediğimi anlayacağınıza eminim. Cumartesi akşamları kalabalıktan adım atmanın zorlaştığı caddede cüzdanınız başta olmak üzere tüm değerli eşyalarınıza dikkat etmeniz menfaatinize. Cadde üzerinde ilk sağa sapıp devam ettiğinizde ise, sağlı sollu Çin ve Malay lokantalarının birbirinin peşisıra dizildiği 200 metre uzunluğunda bir sokağa geliyorsunuz. Masa ve sandalyelerin dışarı konduğu sokak boyunca, mideniz sağlam ve kokuya dayanıklılığınız kuvvetli ise her çeşit yerel yemeği tadabilirsiniz.

Kralın Sarayı ve Petronas İkiz Kuleleri

Şehirdeki ikinci günümüzde, eğitimi düzenleyen kurum tarafından organize edilen tura katılıyoruz. İlk durağımız Kralın Sarayı. Malezya, 22 eyalet ve 3 federal hükümetten oluşuyor. 9 sultanın bulunduğu ülkede, sultanlar tarafından 5 yıllığına seçilen bir kral var. Her kral sadece bir defa seçilebiliyor. Malezya’da mülki idare sistemi demokratik monarşi. Kral, İngiltere’de olduğu gibi sembolik bir görev icra ediyor. Sarayın bahçesi geniş bir alana yayılmış. Atlı muhafızların nöbet beklediği giriş kapısının önünde askerlerle fotoğraf çektirebilirsiniz.

Şehri gezerken adeta gökdelenlerin gölgesinde yürüyor olmanıza karşın, yeşil alanlar da özenle korunmuş. Her tarafta palmiye ağaçları var. Genellikle binaların dış cepheleri beyaz. Bu renk, güneş ışınlarını daha iyi şekilde yansıttığı için tercih edilmiş. Hava sıcak ve çok nemli. Yağmur yağdığında nem oranı daha da artıyor. Gezerken farkında olmadan çok su kaybediyorsunuz. Bu nedenle sürekli su içmeniz gerekli. Her yerde klima var. Isıtmaya olmasa da soğutmaya çok para harcıyorlar. Ne zaman yağmur yağacağı belli değil. Her ay 6-7 gün yağmurlu geçebiliyor. En çok yağış Muson mevsiminde, Temmuz-Ağustos aylarında düşüyor. Yağmur yağdığında nefes almanız ve taksi bulmanız zorlaşıyor. Şiddetli yağmurda şemsiyeniz yoksa, uygun bir yere sığınmazsanız sucuk gibi ıslanmanız kaçınılmaz.

Kralın Sarayından sonra Kuala Lumpur’un sembolü olan Petronas İkiz Kuleleri’ne geçiyoruz. Dünyanın en yüksek ikiz kuleleri (452 metre) olan Petronas’ın 41. katında iki kuleyi birbirine bağlayan üstü kapalı bir köprü var. Bu köprü aynı zamanda kuleyi gezmek isteyenlerin çıkmasına izin verilen tek yer. Köprüye çıkabilmek için bilet almanız gerekli. Bilet bedava olmakla birlikte, her gün en fazla 1200 bilet veriliyor. Bu nedenle, kuleye çıkabilmek için sabah erken saatte bilet kuyruğuna girmeniz şart. Her kişiye en fazla 5 bilet veriliyor. Kuleler 8:30-18:30 saatleri arasında ziyarete açık. Köprüye çıkış 15 dakika aralıklarla yapılıyor. İlk girişte 7 dakikalık, 3 boyutlu bir film gösterisi yapılarak kulelerin yapılışı anlatılıyor. Daha sonra 41. kata çıkılıyor. Kulede boyunuzu ölçen ve kulenin yüksekliği ile karşılaştıran bir de düzenek var.

Petronas Kulelerinin biri, inşaatı gerçekleştiren milli petrol şirketi Petronas tarafından kullanılıyor. Diğer kulede ise uluslararası şirketlerin merkezleri yer alıyor. Ülkenin en yüksek kira bedelli ofisleri de bu kulelerde. Petronas’ın içinde bir de 6-7 katlı büyük bir alışveriş merkezi var. Tüm ünlü markaları bu alışveriş merkezinde bulmanız mümkün. Kulelerin rüzgar ve depremden etkilenmemesi için temellerine hareketli parçalar yerleştirilmiş. Kulelerin tüm ışıkları gece de açık bırakılarak şehre muhteşem bir ambiyans katılmış. Yapıldığı tarihte (1996) dünyanın en yüksek binası olan bu ikiz kuleler, 2003 yılında Tayvan’daki 460 metre yüksekliğindeki “Taipei 101” kulesi yapılınca “dünyanın en yüksek ikiz kuleleri” olma unvanını kullanmaya başlamış. Kulelerden sonra öğle yemeği için Saloma Restaurant’a geçiyoruz. Nezih ve temiz bir lokanta olmasına karşın, Uzakdoğu mutfağına olan alerjim nedeni ile sadece salata, ekmek ve tereyağı yiyebiliyorum. Tabağıma aldığım pilavı ise tatsız, tuzsuz ve yağsız olduğu için yemeden bırakmak zorunda kalıyorum. Saloma Restaurant’ın bir yanında Turizm Danışma Bürosu, diğer yanında ise ünlü çikolata mağazası “Cocoa Boutique” bulunuyor. Buradan Malezya’ya özgü çıkolatalar alabilirsiniz.

Malezya’nın Müstakbel Başkenti: Putrajaya

Turdaki son durağımız şehir merkezine 30-35 km mesafedeki Putrajaya. “Başarılı Güneş” anlamına gelen Putrajaya, Başbakanlık binası dahil tüm devlet daireleri ile mülki idarenin taşınması için sıfırdan tasarlanmış bir yerleşim birimi. Yerleşkeler nehrin üzerine kurulmuş 8 köprü ile birbirine bağlanmış. Köprülerden biri Boğaziçi, biri Galata, bir diğeri ise Avustralya’daki Sidney Köprüsüne benziyor. Son yıllarda ticari organizasyonlar, toplantılar ve fuarların çoğu burada yapılıyor. Zaten Kuala Lumpur’da gezilecek o kadar yer varken, tur programına burayı dahil etmelerinin nedeni de burayı ön planan çıkarmak. Putrajaya yemyeşil, temiz, sakin ve düzenli bir yer. Post-modern tarzda yapılmış mermer taşlarla kaplı yüksek binalar ve Çavuşesku’nun Sarayını andıran Başbakanlık Binası dikkat çekici. Bölgenin imarı için bugüne kadar 18 milyar dolar harcanmış. Malezya, 1990’lı yıllarda Japonya’ya peşin para ile 10 yıllık petrol satmış ve elde ettiği parayı bölgenin inşaasında kullanmış. Putrajaya’da görülmesi gereken bir başka eser de, bordo renkli dış cephesi ve geniş kubbeli yapısı ile dikkat çeken Putra Camisi.

Tur bitiminde herkes bir yerlere dağılırken biz mola vermeden gezmeye devam ediyoruz. Hediyelik eşya satan dükkanları ile ünlü Central Market otelimize 20 dakika yürüyüş mesafesinde. Burada, el yapımı süs eşyalarından yerel giysilere, kurutulmuş kelebeklerden ağaç oymacılığı eserlere kadar farklı alternatifler bulmanız mümkün. İki katlı çarşıda Balık SPA yaptırabileceğiniz birkaç mekan da bulunuyor. Buradaki havuzlarda balıklar ayağınızdaki ölmüş derileri yiyerek cildinizin yenilenmesine yardımcı oluyorlar. Havuza ayaklarınızı soktuğunuzda bir anda balıklar üşüşüyor. Önce kendinizi bir tuhaf hissetseniz de, sonrasında ayaklarınıza verdikleri gıdıklama hissi dışında fazla birşey hissetmiyorsunuz. Balık SPA’nın 10 dakikası 5 RM. Bu deneyimi kaçırmayın derim.

Central Market’in 50 metre ilerisinde Çin Mahallesi yer alıyor. Saat 22:00’ye yaklaştığı için etraf iyice kalabalık ve hareketli. Çin Mahallesi’nde en dikkat çekici görüntü birbirinin peşi sıra dizilmiş, tentelerle ayrılmış dar-uzun bir koridor boyunca sıralanan tezgahlar. Bu tezgahlarda; konfeksiyondan züccaciyeye, cep telefonundan el fenerine ne ararsanız var. Fiyatlar ucuz olmakla beraber, % 50 kadar pazarlık şansınızı sonuna kadar kullanın. Mahalle kalabalık olduğundan, “cepcilere” dikkat etmeniz ve büyük çanta taşımamanız lehinize. Şehrin geneli temiz olmakla birlikte, özellikle Çinlilerin ve Malayların yaşadığı bölgelerde bazı olumsuz görüntüler göze çarpıyor.

Ayak Masajı Yaptırmadan Ayrılmayın!

Bugün son mola yerimiz Bukit Bintang Caddesi üzerinde, yan yana sıralanmış olan masaj salonları. Ayak masajı yaptıracağız. Her salonun önündeki çığırtkanlar caddeden müşteri çevirmeye çalışıyor. Ayak masajının 30 dakikası 25 RM, 45 dakikası 40 RM. Biz de gözümüze kestirdiğimiz bir masaj salonundan içeri giriyoruz. Önce, abdest alma yeri gibi yalak biçiminde yapılmış bir yerde ayaklarımızı yıkıyoruz. Sonra da sırt kısmına yastıklar yerleştirilmiş rahat masaj koltuklarına uzanarak kendimizi masör/masözlerin becerikli ellerine bırakıyoruz. Hepsi de işinin erbabı. Ayağın altındaki her nokta vücudun bir organı ile ilintili. Ağrı var dedikçe, masör de size vücudunuzdaki hangi uzvun rahatsız olduğunu söylüyor. Yarım saat sonunda koltuktan rahatlamış bir şekilde kalkıyorsunuz. Her masörün bir numarası var. Masajdan memnun kalırsanız, bir sonraki sefer aynı numara ile o kişiyi talep edebiliyorsunuz. Ben denedim ve gerçekten de aynı kişi geldi. Masörler fazla para kazanmadıkları için bahşiş bırakılabilir. Ayak masajı dışında, salonlarda vücut masajı da yaptırılabilir. Ortam loş olsa da, öyle Tayland’da olduğu gibi fan fin fon yok.Bir de sert masaja dayanıklı değilseniz bunu söylemeniz lazım, yoksa canınız yanabilir. Gece dörde kadar hareketli olan caddede masaj salonları da sabaha kadar hizmet veriyor.

Şehirde gece hayatı da çok hareketli. Jalan Ramlee’deki gece kulüpleri ve özellikle de Beach ve Aqua Clup çok ünlü. Saat 22:00’dan sonra eğlencenin dozu artıyor. Kulüplere gelen kızların sayısı erkeklerden fazla. Çoğu da erkekleri kafesleme peşinde. Kararlı olmazsanız şerlerinden korunmanız zor. Kim korunmak ister derseniz, o da sizin tercihiniz!

Günlük Hayata İlişkin Birkaç Not

Malezya’nın en önemli geçim kaynağı petrol ve tarım. Özellikle petrol ülkenin kalkınmasında büyük rol oynuyor. 1 litre benzinin fiyatı 1 RM. Aylık ortalama maaş ise 1500 RM (1$ = 3.5 RM). Ülkede sanayi sektörü çok gelişmiş olmamakla birlikte, başta finans ve turizm olmak üzere hizmet sektörü son yıllarda büyük gelişme göstermiş. Bu sektörde çalışanlar iyi niyetli olmalarına rağmen oldukça yavaş. Lokanta, otel ve alışveriş merkezlerinde bunu görüyorsunuz. Alışveriş merkezleri 10:00-22:00 saatleri arası açık, ancak dükkanlar 21:30’da kapanıyor.

Kuala Lumpur’un nüfusu 7 milyon, Malezya’nın nüfusu ise 21 milyon. Nüfusun %57’si Malay, % 30’u Çinli, % 12’si ise Hindu. Halkın % 60’ı Müslüman ve medeni hukuk konularında İslami prensipler uygulanıyor. İkinci evliliğe izin verilmekle birlikte, birinci eşin iznini almak şart. Bu da yetmiyor, mahkemeler karar vermeden önce, eşin maddi durumu ile ilgili ciddi araştırma yapıyorlar. Ramazan ayında kumarhaneler kapalı. Kapatmayana 5000 RM ceza kesiliyor. Ramazanda sokakta açıktan yiyip içmek yasak. Müslümanlar modern tarzda, tesettüre uygun bir şekilde giyiniyorlar. Çinlilerin giyiniş tarzı ise açık ve frapan. Malezyalılar için “gülen suratlı insanlar” demek yanlış olmaz. Yüzlerinde sürekli bir tebessüm var. Bir saygı nişanesi olarak, diğer Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi iş kartları başta olmak üzere herşeyi iki elleri ile muhataplarına veriyorlar. Çinliler Malaylardan daha çalışkan. Kamuda çalışanların çoğunluğunu Malaylar oluştururken, özel sektörde çalışanlar ile ticaretle uğraşanların çoğu Çinli. Bu nedenle, Çinliler Malaylarca pek sevilmiyor.

Şehirde trafik soldan aktığı için karşıdan karşıya geçerken dikkatli olmalısınız. Trafikte motosiklet enflasyonu var ve hızlı gidiyorlar. Malezyalıların yazdığı şekli ile “teksi”ler genellikle taksimetreli, ancak yarıdan fazlası taksimetre açmayı tercih etmiyor, çünkü taksimetre ile gidilen mesafelerin çoğu şehir içinde 10 Ringiti geçmiyor. Taksimetre açılışı normal taksiler için 2 RM. Pazarlıkla 10-15 Ringite gittiğiniz yerlere taksimetreli taksilerle sadece 7 RM’ye gidebilirsiniz. Taksimetre açmayan taksilere binmeden önce mutlaka pazarlık edin. Sarı-Kırmızı renkteki taksilerin yanında bir de daha temiz ve lüks mavi taksiler var. Bunlar taksimetreyi 6 RM’ten açıyorlar. Taksi dışında kullanabileceğiniz diğer ulaşım araçları Tek Raylı Sistem ve otobüs. Tek Raylı Sistem, üstten taşımacılık yapıyor ve belli bir güzergah boyunca şehri dolaşıyor. Kat ettiğiniz her durak için 1 RM ödüyorsunuz. Trafik akışını kesmeksizin hızlı bir ulaşım imkanı sağlamasına karşın, görüntü estetiği açısından pek hoş durmuyor. Ancak şehirdeki trafik keşmekeşini düşündüğünüzde, başka bir çözüm yolu bulmak da zor. Yollar çoğu zaman tek taraflı (geliş veya gidiş). Bu nedenle, taksi ile bir yere gitmeye kalkıştığınızda, neredeyse yürüyerek gitmeye eşdeğer bir zamanı trafikte kaybediyorsunuz. Bu nedenle, şehir içinde yürüyerek gezmek daha kolay. Burası, Uzakdoğu araba markalarının da cenneti. En çok karşılaştığım araba markası Toyota. Kuala Lumpur ile Singapur arası 400 km ve iki şehir arasında hem tren hem de havayolu ile ulaşım imkanı var.

Malay Damak Lezzeti

Malezyalılar dikenli kavuna benzer bir meyve (dragon furit) ile hindistan cevizine çok düşkünler. Pazarda kavun-karpuz tezgahları gibi hindistan cevizi satan tezgahlar var. Hindistan cevizi, bir keser veya pala darbesi ile kırılıp, içindeki su pipet ile içilebiliyor. Hindistan cevizi dışında, salak başta olmak üzere çok çeşitli ve leziz tropikal meyveleri var. Yerel yemekler içinde en popüleri, nasi lemak adı verilen hindistan cevizli pilav. Yağsız, tuzsuz yapılan pilav sofraların vazgeçilmezi ve her öğünde yeniyor. Bambu yaprakları içinde bile pilav pişiriliyor. Pilavın tatlısı ve jeli de yapılıyor. Sofrada ekmek bulundurmuyorlar. Belki de bu nedenle sokakta şişman insana rastlamak zor. En popüler içecekleri, evapore edilmiş sütle yapılan çay (Tea Tarik). Kahvaltı alışkanlıkları değişik, et bile yiyorlar. Balık başından yapılan çorbaları meşhur. Japonya gibi çay seramonileri de ünlü. Bu işi otantik tarzda, sanki bir sanat icra edercesine özenli yapıyorlar.

Güler Yüzlü İnsanların Ülkesine Veda…

Son söz olarak, “Türkiye Malezya’ya benzer mi?” sorusuna atıfla, bu ülkenin ekonomik gelişmişlikte aldığı mesafeyi, iş disiplini ve ahlakını gördükçe benzemek, nemli havasını soluyup lokantalarına adım attıkça da benzememek istediğimi fark ettim. Siz de gezip gördükten sonra tercihinizi yapın derim. Keyifli gezmeler…

Doç.Dr. Mustafa K. YILMAZ
07/09/2009

İlgili Yazılar

Yazılarım

İznik – Çini Motifleri İle Süslü Tarih İzleri

Doğanın kış uykusundan uyandığı, ilkbaharın rengarenk çiçekler ile ağaçların dallarını süslediği Nisan ayında, ara...

Tokat – Karadenizden İç Anadoluya Uzanan Zümrüt Yeşili Bir...

Yazın bu sıcak günlerinde herkes tatil için Ege ve Akdeniz Bölgesi’ndeki tatil beldelerine akın...

Marmara Adası – Çınar Ağaçlarının Gölgesinde Ada Sefası

Çoğumuz için adalar, yazın sıcak günlerinde serin bir deniz esintisinin ferahlığını hissedebileceğimiz, trafik gürültüsünün...

Erzurum – Dadaş Ellerinde Yaz Sefası

Kadim çocukluk arkadaşımla birlikte yazın bunaltıcı sıcaklarından kaçmak için nereye gidelim diye düşünürken,Dadaşlar Diyarı...

Pamukkale / Denizli – Anemonların Kucağında Uzanan Bir Asil...

İlkbahar yağmurlarının hayat verdiği doğanın kucağında, pembe-beyaz perçemlerini aralayan çiçeklerin yeşilin binbir tonu ile...

Kütahya – Frig Vadisi’nin Çintemanisi

Tebdil-i mekanda ferahlık olsa da, bazen iş seyahatleri birbirinin peşi sıra gelince sıkıntı verici...

Kategoriler

Yorumlarınız