Mustafa Kemal Yılmazhoşgeldiniz
Kişisel web sayfasına hoşgeldiniz

Abu Dabi – Ortadoğunun Yeni Paris’i

Sonbahar rüzgarlarının serin esmeye başladığı Kasım ayının ilk haftasında bir akşam üstü bir kez daha Atatürk Havalimanı’nın dış hatlar terminalinin kapısından içeri giriyorum. Bu seferki yolculuğum bir iş seyahati ve 6 kişilik bir grup ile yolculuk yapacağım. Ama rotamda yine bir Ortadoğu ülkesi var. Ortadoğu ülkelerine olan bu merakım bilinçli bir şekilde başlamamış olmakla birlikte, şimdilerde bir tutkuya dönüşme eğilimi gösteriyor. Uzatmadan söyleyeyim, bu defa istikametimde, 2000’li yıllarda turistlerin gözdesi olan Dubai’nin komşusu, Birleşik Arap Emirliklerinin başşehri Abu Dabi var. Maalesef, Türk Hava Yolları ile daha önce Ortadoğu ülkelerine yapmış olduğum diğer birçok seyahat gibi bu yolculuğu da gece yarısına 15 dakika kala gerçekleştirmek zorundayım. Gözlerim yorgunluktan kepenk çekmeye hazırlanırken, 222 Nolu kapıdan geçip uçaktaki yerimi alıyorum. Uçak hınca hınç dolu, iğne atsanız yere düşmez. Transit yolcuların İstanbul aktarmalı uçuşları Türk Hava Yolları’nın ekmeğine bayağı yağ sürmüşe benziyor. Bu mecburi samimiyet içinde tekerlekler yavaş yavaş pistle vedalaşırken, ben de siyah şalını üstüne çekmiş İstanbul’un ışıltılı zerafetini seyre dalıyorum.

Yaşları 0-3 arasında değişen çocukların ağlamaları eşliğinde, yarı uyur yarı uyanık geçen 4.5 saatlik bir yolculuktan sonra yerel saatle sabah 6:30’da Abu Dabi Uluslararası Havalimanına iniyoruz. Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında 2 saatlik bir zaman dilimi farkı var. Bu nedenle, Türkiye’de henüz şafak sökmemiş olmasına karşın karşın burada bizi günün ilk ışıkları karşılıyor. Birçok ülke gibi maalesef bu ülkede de vizeden nasibimizi alıyoruz. Vizeyi havalimanından alabilme şansınız olmakla birlikte, en iyisi bu işi seyahat öncesi halletmeniz. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra dövizinizi bozdurabileceğiniz tek bir yer var. Onun da önü sürekli kalabalık. Bununla birlikte, biraz sabredip beklemenizde fayda var. Aksi takdirde, sizi şehre götüren taksi şöförü ile ücret ödeme sırasında ihtilaf yaşama ihtimaliniz olabilir.

Havalimanından Şehir Merkezine ulaşımda kullanabileceğiniz en kolay taşıma aracı taksi. Tüm taksiler taksimetreli. Bununla birlikte, şark kurnazı bazı şöförler yine de sizden fazla para koparabilmenin yollarını aramıyor değil. Taksi ile şehir merkezine otoban üzerinden 30 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Şehirde konaklama yapabileceğiniz birçok dört ve beş yıldızlı otel var. Ancak, her beş yıldızlı oteli Türkiye’dekiler gibi sanmayın, yoksa hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Örneğin, bizim konakladığımız Hilton Baynunah Hotel ile çok daha lüks olan Hilton Abu Dhabi Hotel arasında, her ikisi de beş yıldızlı olmasına rağmen hem kalite hem de fiyat olarak ciddi fark vardı. Bu otellerin ilkinin gecelik fiyatı 250 Dolar (kahvaltı hariç) iken, diğerinin kahvaltı dahil fiyatı 600 Dolar idi. Bir diğer husus da, Abu Dabi’de konaklama yapabileceğiniz kaliteli otel sayısı çok olmakla birlikte, özellikle yabancı turistlerin ve işadamlarının buraya olan yoğun ilgisi nedeniyle beş yıldızlı oteller başta olmak üzere yer bulmanın zor olması. Bu nedenle önceden rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Aksi takdirde açıkta kalma ihtimaliniz yüksek.

Çöl Ortasında Yükselen Modern Bir Vaha

Abu Dabi, Birleşik Arap Emirliklerinin en gelişmiş iki şehrinden biri. Her yer, çöl sıcağının kavurduğu bir iklimde modern bir vahanın nasıl yaratılabileceğinin izleri ile dolu. Başta caddelerin kenarları olmak üzere, şehrin hemen hemen her tarafı sulama amaçlı olarak birbirine eklenmiş, muntazam bir şekilde uzanan siyah hortumlarla sarılmış durumda. Neredeyse gökdelenler dışında kalan her yer yemyeşil.

Kasım ayının ortası olmasına rağmen hava sıcaklığı gündüz 35-36 dereceyi buluyor. Gündüz saat 11’den sonra şehri yürüyerek gezmenin imkan-ı ihtimali yok. Başınızda şapkanız olsa bile kavurucu sıcak sizi pestile çeviriyor. Bu atmosfer içinde, serinleyebileceğiniz en güzel yer ise sahil boyunca uzanan, yapay bir şekilde oluşturulmuş halk plajları ve özel plajlar. Halk plajları dediysem bizdekiler gibi derme çatma olduklarını sanmayın. Hepsi de son derece düzgün, bakımlı ve temiz. İnci gibi kumlardan oluşan kumsalı ve turkuaz renkli denizi ile plajlar adeta turistlere davetiye çıkarıyor. Biz de bu davete kayıtsız kalmayarak kendimizi Körfezin turkuaz renkli ılık sularına bırakıyoruz. Tuzlu suda kulaçlarımızı birbirinin peşi sıra atarken, sıcağın kavurucu etkisi de yavaş yavaş etkisini bedenimizde hissettirmeye başlıyor. Plajda dikkatimizi çeken bir başka şey de, kavurucu sıcağa rağmen kumların, üzerinde çıplak ayakla gezilebilecek kadar serin olması. Bir başka kayda değer husus da, kumsalda şemsiye altlarındaki gölgeliklerde sıcaklığın, hemen bir adım ilerimizde güneş altında kalan kısımdaki sıcaklıktan en az 5 derece düşük olması. Bu ortamda güneşten şemsiye altına geçmek, SPA yaparken sıcak su havuzundan soğuk su havuzuna geçmek gibi bir etki yaratıyor insanda.

Sahil kesiminde yer alan halk plajları ikiye ayrılıyor. Plajların önemli bir kısmı karma olmakla birlikte, sadece bayanların denize girebildiği plajlar da var. Karma plajlarda ise birçok kişinin düşündüğünün tam tersi bir görüntü hakim. Tüm yerli ve yabancı turistler, bikinileri ve mayoları ile alabildiğine sereserpe uzanmış bir şekilde güneşleniyor ve denizin tadını çıkarıyorlar. Tek farklılık, kadın ve erkek soyunma odalarının sırt sırta olacak şekilde ayrıştırılması. Benim gibi yanlış bir hamle yaparak ters tarafa geçmeniz durumunda ise bekçinin düdüğü sizi kendinize getirmeye yetiyor.

Gökdelenler Cenneti

Birleşik Arap Emirlikleri 7 büyük emirlikten oluşuyor. Abu Dabi de bu emirliklerden biri. Zaten şehri gezerken, dört bir yanda şehri yöneten şeyhin dev posterleri ile karşılaşıyorsunuz. Yüzölçümünün önemli bir kısmı çöl toprakları ile kaplı olmasına rağmen, petrolün verdiği zenginlik en iyi şekilde değerlendirilerek modern bir yerleşim birimi yaratılmış. Şehir, birçok Avrupa kentinde olduğu gibi düzenli, temiz ve modern dokusu ile dikkat çekiyor. Tabii bu ortamın şekillenmesinde, ülkenin petrol kaynaklarından elde edilen gelirlerin başta İngiliz ve Amerikalı müteahhitler olmak üzere yabancı işadamlarına verilen ihaleler ile kullandırılması yatıyor. Ancak bunu doğru bir şekilde yapmanın da bir beceri gerektirdiğini kabul etmek gerekiyor.

Şehir merkezi ve çevresi çok katlı gökdelenlerle çevrili. Şehri dolaşırken adeta gökdelenlerin gölgesinde yürüyor gibi hissediyor insan kendisini. Bununla birlikte, her tarafda yeşil alanların olmasına da özen gösterilmiş. Gayrimenkul sektörüne yapılan yatırımlar bugün de hız kesmeden devam ediyor. Öylesine ki, konakladığımız otelin hemen yanı başında yükselen inşaatta işçiler gece yarısı bile çalışıyorlar.

Gündüzleri Körfezin turkuaz renkli sularında yüzmek dışında yapabileceğiniz en iyi şey, serin alışveriş merkezlerinde bir gezintiye çıkmak. Devasa boyuttaki her bir alışveriş merkezinin içinde yok yok. Hatta bir alışveriş merkezinde, Abu Dabi’ye kolay kolay yağmur düşmediğinden hareketle, suni olarak gökgürültüsü ve şimşek efekti yaptıran ve yağmur yağdıran bir ortam bile hazırlanmış. Dikkatimi çeken bir başka husus da, oteller, alışveriş merkezleri, lokantalar başta olmak üzere birçok yerde çalışanların, yerel halktan ziyade Uzakdoğu kökenli insanlar olması. Herhalde bu durum yerel halkın petrolden elde ettikleri gelirlerin fazlalığı ve gelirlerinin tamamının vergiden muaf olmasından kaynaklanıyor. Çalışanlara ilişkin bir başka gözlemim de, özellikle bankacılık ve finans kesiminde görev yapan kişilerin başta İngiliz kökenliler olmak üzere ağırlıklı olarak batılı ülkelerden olması. Abu Dabi Borsası Başkanı’nın İrlandalı olması buna örnek olarak verilebilir.

Söz zenginlikten açılmışken birkaç gözlemimi daha sizinle paylaşmak istiyorum. Bu ülkede yaşayanlarda zenginliğin getirmiş olduğu bir rehavet göze çarpıyor. Yollarda, çoğu jip olmak üzere Türkiye’de bile henüz vitrine çıkmamış son model lüks arabalar gıcılıyor. Hepsi de yepyeni ve pırıl pırıl.  Neredeyse şehrin caddelerinde 3 yıldan daha eski model bir araba görmek mümkün değil. Ayrıca, şehirde birçok yerde lüks araba galerilerine rastlamanız da sürpriz sayılmaz. Diğer taraftan, gayrimenkul sektörü o kadar gelişmiş ve patlama noktasına gelmiş ki, tüm alışveriş merkezlerinde en az üç farklı noktada maket üzerinden konut ve işyeri satışı yapılıyor. Pazarlamacıların ekseri çoğunluğunun Avrupa kökenli olduğunu söylememe ise herhalde gerek yok.

Arabalardan açılmışken, diğer birçok Ortadoğu ülkesinden farklı olarak Abu Dabi’de taksiler de gıcır ve yeni model. Trafikte seyreden taksi sayısı çok olmasına karşın, ne gece ne de gündüz boş taksi bulmanız o kadar da kolay değil. Hatta zaman zaman otelden taksi çağırmak bile işkence haline dönüşebiliyor. Bulduğunuz her boş taksinin Türkiye’de olduğu gibi sizi almak için can atacağını ise beklemeyin.

Bir Ortadoğu Klasiği: Çöl Safari

Körfez sularında serinlemek ve alışveriş merkezlerinde turlamak dışında Abu Dabi’de yapabileceğiniz diğer bir aktivite de, deveye binmek ve şehrin yaklaşık 50-60 kilometre dışında bulunan çöl ortamında jip safariye katılmak. Bunu dilerseniz gündüz, dilerseniz gece yapabilirsiniz. Dört çekerlerin keçi gibi kum tepelerine çıkıp indiği safaride kullanılan jiplerin koltukları ise midesi bulananların muhtemel kusma riskine karşı naylonla kaplanmış durumda. Gerçekten de, jipin içinde 15 ila 45 derece arasında değişen meyilli kum tepelerine çıkıp inerken insan kendini bazen bir tuhaf hissediyor. Jip safariler yaklaşık 1 saat sürüyor. Sonrasında ise, misafirlere bedevi çadırlarının kurulu, Anadolu tarzı kilimlerin serili olduğu bir ortamda çay-kahve ve yemek ikramı yapılıyor. Şayet çölde safariyi akşam gerçekleştirmeyi tercih ettiyseniz bazen bu ikrama oryantal dans gösterileri de eşlik ediyor. Gecenin dinginliğinde, çölde bir hare gibi parlayan ayı ve yıldızları seyretmek ise ayrı bir keyif doğrusu…

Çöl safarisi dışında yapabileceğiniz şeylerinden biri de Dubai’ye gidip burayı da tur programınız içine almak. Dubai karayolu ile Abu Dabi’ye 2 saat mesafede. Hız sınırı olduğundan, araba kiraladığınızda dikkatli olmanızda fayda var. Bizden hatırlatması…

Lezzet İsrafı, Nam-ı Diğer “Haram”

Yeni bir ülkeye seyahat edip de mutfağından ve damak lezzetinden bahsetmeden geçmek olmaz. Abu Dabi’de klasik Ortadoğu mutfağını süsleyen envai çeşit et ve kebap çeşitleri ile, Ocakbaşı sofralarından alışık olduğumuz mezelerin yanında, Körfez Bölgesinde bir yerleşim birimi olması nedeniyle balık başta olmak üzere farklı deniz ürünleri de önemli bir yer tutmakta. Bu vesile ile, özellikle hamur balığının meşhur ve gerçekten de leziz olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Durum böyle olmakla birlikte, onurumuza verilen bir akşam yemeğinde karşılaştığımız manzara beni ve benimle birlikte aynı masayı paylaşanları hem şaşırttı hem de derinden yaraladı. Otantik bir tekne ortamında şerefimize verilen yemekte, önce geniş ağızlı altın kaplamalı sahanların konulduğu, humustan maydanoz salatasına kadar birçok meze ile donatılmış bir masaya oturduk. Derken yavaş yavaş yemekler gelmeye başladı. Ve bakın 6 kişilik bir masada oturan bizlere arka arkaya neler geldi. Her biri ayrı bir borcam tepside olmak üzere tam 5 çeşit balık, 5 çeşit et yemeği (kuzu tandır, bıldırcın, tavuk, kebap), kişi başına 5 çeşit tatlı (hepsi de ayrı kasede) ve nihayet tüm bunları hazmetmek için çay ve kahve. Bu ikram karşısından mide fesadına uğramamak içten bile değildi. Ama daha da acısı, müslüman ülkelerde bu kadar açlık ve sefaletin yaşandığı bir ortamda bu kadar israfa kaçılması oldu. Nitekim, aynı masayı paylaştığımız yöneticilerimizden biri daha fazla dayanamayarak garsona doğru “israf haram”, “israf haram” diye seslenmekten kendini alamadı. Garson ise bu tepkiye sadece sırıtmakla karşılık verdi. Özellikle şu son günlerde İsrail’in zulmü altında inleyen Filistinlileri düşündükçe, orada yaşadığım bu müsriflik tablosu daha da yüreğimi burkuyor. Ne diyeyim, veren Allah almasını da bilir elbet…

Son Söz…

Sabahın ilk ışıklarının göz kırpmaya hazırlandığı bir şafak vakti Ortadoğu’nun tarihten nasibini almamış ve savaş yüzü görmemiş bu şehrine veda etmeye hazırlanırken, aklımda petrol zenginliğini refaha çeviren bir ülke, ama tefrit derecesinde israfa kaçmış insanlar var. Gayrimenkul yatırımları ile yükselen tek boyutlu refahını çok boyutlu hale geçiremediği sürece ömrü kısa olur gibi geliyor bu ülkenin bana. Ortadoğunun bir başka ülkesinde görüşmek dileğiyle…

Mustafa K. Yılmaz
10/1/2009

İlgili Yazılar

Yazılarım

İznik – Çini Motifleri İle Süslü Tarih İzleri

Doğanın kış uykusundan uyandığı, ilkbaharın rengarenk çiçekler ile ağaçların dallarını süslediği Nisan ayında, ara...

Tokat – Karadenizden İç Anadoluya Uzanan Zümrüt Yeşili Bir...

Yazın bu sıcak günlerinde herkes tatil için Ege ve Akdeniz Bölgesi’ndeki tatil beldelerine akın...

Marmara Adası – Çınar Ağaçlarının Gölgesinde Ada Sefası

Çoğumuz için adalar, yazın sıcak günlerinde serin bir deniz esintisinin ferahlığını hissedebileceğimiz, trafik gürültüsünün...

Erzurum – Dadaş Ellerinde Yaz Sefası

Kadim çocukluk arkadaşımla birlikte yazın bunaltıcı sıcaklarından kaçmak için nereye gidelim diye düşünürken,Dadaşlar Diyarı...

Pamukkale / Denizli – Anemonların Kucağında Uzanan Bir Asil...

İlkbahar yağmurlarının hayat verdiği doğanın kucağında, pembe-beyaz perçemlerini aralayan çiçeklerin yeşilin binbir tonu ile...

Kütahya – Frig Vadisi’nin Çintemanisi

Tebdil-i mekanda ferahlık olsa da, bazen iş seyahatleri birbirinin peşi sıra gelince sıkıntı verici...

Kategoriler

Yorumlarınız