Yine bir ilkbahar yaşıyor gönlüm,
İlkbahar aynı, ben farklı.
Tomurcuk açan kalbimde sen saklısın.
Gün doğumunda şakıyan hüdhüd kuşu sesin,
Gün ortasında açan papatya sen kokuyor.
Erguvanlar kadar renkli o içten gülüşün,
Gün batımı kadar kızıl o salkım salkım saçların.
Çilek kokuyor hava, ama ben kiraz severim.
Senin dudakların gibi kıpkırmızı, al kiraz.
Bakışların ufuk çizgisi, sonsuzluğa bir adım,
Kimi zaman açık ve net, kimi zaman puslu ve gizemli.
Yosun kokuyor nefesin, yeşil giyinmiş dalların,
Denizler kadar dipsiz, çiçekler kadar tazesin.
Yıldızlar kadar çekicisin uzaklardan,
Yakınlığın tanımsız ötesi.
Deniz kızı Eftalya, Prenses Manolya,
Hangisi senin adın?
Son nefeste içime çektiğim hava gibisin baharda,
Tertemiz, sessiz, çoğu zaman eşsiz.
Siz, evet siz…
Şaşırmayın lütfen, sizden bahsediyorum.
Tanımadınız mı? Ben, yani öz be öz eşiniz.
Sizi bana tanıştıran Mayıs ayı kadar mutluyum bu ilkbaharda,
Yağmur yüklü bulutlar üstünde bir kocaman damla,
Deniz üstünde kanat açan saf, bembeyaz bir güvercin,
Sizin üstünüze sırılsıklam yağıyorum,
Sağanak olsam da bazen, çoğu zaman sessiz.
Sizi saran kanatlarım taht, nazik bedeninize,
Ne beyaz atlı prensim, ne de sütten çıkmış akkaşık,
Belki ben benim, sadece size aşık.
Bir armağan iseniz siz eğer bana bahardan,
Benim de bir armağanım var bu yıl bahara.
Ey bahar, ister “ilk” ol ister “son”,
Sevgi bahçemin açan ilk çiçeğini sunuyorum sana,
Nazlı bir gül, kokusu rayihalar saçan bir sümbül.
Soldurma gülümü istiyorum bir ömür boyunca,
Sümbülüm süsün olsun, yeşili soyunup, güzü başucuna koyunca.
Sonsuz güzellikler içinde ben sana bir demet aşk sunuyorum,
Ey Rabbim işit beni,
Herşeyi senin lutfettiğin kadar,
“Sümbülgül”ünü Mayıs’ın onsekizi kadar çok seviyorum.
Mustafa Kemal Yılmaz